Türkiye, AB ve ABD ile İlişkileri Düzeltmelidir
2020 aralık ayında ABD, 2021 bütçe kanunu ile Türkiye için yaptırım kararı ve düşman ülke statüsü uygulamasına geçti.
2020 aralık ayında ABD, 2021 bütçe kanunu ile Türkiye için yaptırım kararı ve düşman ülke statüsü uygulamasına geçti. Avrupa Parlamentosu büyük çoğunlukla Türkiye'ye yaptırım kararı aldı. AB Son zirvede yaptırım kararını mart zirvesine erteledi.
Neden bu duruma düştük, ne oldu da dışlandık? Türkiye siyasetçileri ve vatandaşları olarak üzerinde durmamız gereken ana konu bu olmalı, dış politikayı konuşmalıyız.
Evet dış politikada neler oluyor, neler konuşuluyor?
Hükümet her şeyi "bunlar dış düşman" tezi üzerinden domine ediyor ‘bizi parçalayacaklar’ fanatizmi ile siyasete taşıyor ama vatandaşlar olarak bizimde olayları ve yaşananları düşünmemiz gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Sonuçta başımıza gelecek felaketleri, baştakiler kaçar gider İngiltere’ye yerleşir, bir başka ülkeye yerleşir gider, belki kurtulur ama fatura Türkiye Cumhuriyeti’ne kesildiği için biz ülkede kalanlar ve ülkede yaşayanlar olarak bu faturayı ödemek zorunda kalırız.
Ey Amerika, Ey Merke,l Ey Fransa derken işler neden bu noktaya, kırılma noktasına geldi.
Başa dönelim 2000’li yıllar Türkiye’nin AB, ABD ve Batı devletlerince büyük heyecanla AB’ye girmek için müracaatı destekleniyordu. Hıristiyan Avrupa ve Müslüman Türkiye bir arada medeni değerler ve demokrasi temelinde yan yana yaşayacaktı. Helsinki zirvesinde aday devlet olduk, 2005 aralık ayında resmiyet kazandı, uyum paketleri açıldı, 2014’te tam üye olacaktık... Neden dışlandık, neden düşman ülke olduk?
Bu noktada AB’nin hataları olabilir ama çoğunlukla bizim hatamız var...
Devlet İhale Kanunu 200'e yakın değişime uğradı. Neden değişti?
Bilmeyecek değiliz; adam kayırmak için değil mi?
Oysa Batı, adil olmayı, şeffaf olmayı, milletin haklarının korunmasını istemiyor mu?
Yargıtay üye sayısı 550 oldu, 350’ye indi, 220 oldu, tekrar 365 oldu. Neden?
Yargıyı hükümet tekeline almak, muhalifleri tasfiye etmek için yapıldı. 17-25 Aralık’ta rüşvet dosyası açıldı, dosya sahibi savcılardı, adli tahkikat amiri bir anda mülki birim amirleri oldu.
Uzatmayalım 15 Temmuz’la beraber Türkiye parlamentosuyla, yargısıyla basın ve televizyonları ile birlikte tek adam sistemine bağlandı.
Batı bunları görmüyor mu?
ABD İişkilerinde ne oldu?
1962’lerde, 1967’lerde, 1974’te Kıbrıs Harekatlarında ilişkiler kırılma yaşadı ama bu tarz yerli askeri sanayi hareketine vesile oldu, kopmadı.
2002 sonrası Türkiye liderliği milletten sakladığı bazı iş ve yasa dışı ilişkilere girdi bu işlemler nedeni ile batı nezdinde Türkiye’ye ikazlar yapılıyordu. Rus ilişkileri ve S400 füzeleri yolu ile Türkiye, NATO içinde çatırtılar üretmeye başladı.
Her seferinde Türkiye, güvensizlik unsuru oldu, sözüne güvenilmeyecek devlet konumuna düştü sonuç kırılma noktasına taşındı.
Türkiye Cumhuriyeti, Batı tarafında olmak, ‘yurtta sulh dünyada sulh’ temel tezini ve Osmanlı’dan gelen dış politikada ‘düşman üretmeyin’ tezini de bitirmiş oldu.
AKP Hükümeti ve liderliği ile bilemediğimiz kavrayamadığımız gizli gündemlerle dış politika yürütmek, dış politika üretmek ve kopan ilişkileri tamir etmek zor. Hiç bir devlet bu kadrolarla masaya oturmaz. AKP’nin ülkeye faturası milyar dolarların üzerinde.
SONUÇ OLARAK
Yeni gerginlikler üretmeden Türkiye’nin temel siyasi değerlerine dönecek temel dış politik beklentilerini öne çıkaracak AKP eskileriİ ve AKP’nin sadık muhalefeti dışında.
Beyaz sayfa açacak, aklı başında, hayal peşinde koşmayan, ilme, akla değer veren yeni insanlarla ve yeni siyasetçilerle yola çıkmak lazım.
Burada dikkate alınması gerekli olan devletleri düşman görmeyen Türkiye Cumhuriyeti’nin temel yaklaşımı, ‘Yurtta Sulh Dünyada Sulh’ politik tavrının tekrar hayata geçirilmesidir.
SELAMLIYORUM..
0 Yorum